16 Mart 2015 Pazartesi






29 Ocak 2015 Perşembe

YENİDEN MERHABA


   Herkese kocaman selamlar! Bildiğiniz gibi uzun zamandır yorum yapmıyorum. Daha doğrusu yapamıyorum. Çünkü gerçekten okulum ağır ve hazırlık senemde olmama rağmen çok yoğun geçiyor. Ama bundan sonra daha aktif şekilde rol almaya çalışacağım. Elbette ki bu çok sık olmayacak ama elimden geleni yapacağım. Hatta yakında bir video bile gelebilir!

   Çok yakında görüşmek üzere, hoşçakalın! 

5 Ekim 2014 Pazar

Kitap Yorumu: Zehir Yiyenler ve Diğer Hikayeler





                       
    Arka Kapak

   Öpücükleri ölümcül, zehirli kızlar... Şeytanla girişilen bir yemek yeme yarışı... Aşk arayışıyla Demirülke'ye geri dönen periler... Manyakça bir Baküs ayinine dönüşen bir mezuniyet balosu... Karanlık fantastiğin usta kalemi Holly Black, tüyleri diken diken eden tuhaflıkta, gerilim dozu hiç düşmeyen, beklenmedik bir mizaha sahip on iki öyküyle iyi tanıdığınızı sandığınız fantastik yaratıkları bambaşka bir kılığa büründürüyor. New York Times Çoksatanlar Listesi yazarlarından Holly Black, her zamanki kara üslubuyla okurlara on iki ayrı öykü sunuyor. Black’in hayranları, onun kaleminde alışkın oldukları, sınırları zorlayan, hiç de sevimli olmayan bir fantastik dünyaya Zehir Yiyenler’de yeniden kavuşacaklar.





    Merhabalar! Uzun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz. Bir süredir ilgilenemiyorum blogla, bunun sebebi okulların başlaması. Bizde daha ilk haftadan dersleri başlattılar, testleri çözmeye başladık. Ben de bayramı fırsat bulunca hemen yorum yapayım dedim. 

   Yaz tatilinde stresten çok kitap okuyamadım. Okullar açıldığında bu daha da yavaşladı. Ben zaten tuhaf bir insanım, eğer bir kitap elimde uzun zamandır sürünüyorsa onu hiç bitiremem, uzattıkça uzatırım. 


   Bugünkü yorumlayacağım kitap ise Zehir Yiyenler ve Diğer Hikayeler. Fazla gevezelik yapmadan yoruma geçiyorum. 



   Kitabımız 12 farklı hikayeden oluşuyor. Yazar her hikayede başka bir fantastik yaratığı anlatmış.


   Hikayeler biraz kısa, bu yüzden adapte olmakta biraz zorluk çekebilirsiniz ama bence çok akıcı gidiyor.


   Yazarımız Holly Black. *kaleminehayranolduğumhatun* Yazarın daha önceden Spiderwick Günceleri serisini okumuş, çok beğenmiştim. Tabi okuyalı çoook uzun süre oldu ama bu kitapta Holly Black'in çok iyi bir yazar olduğunu yeniden anladım.


   Yazar her hikayede farklı bir kurgu yaratmayı seçmiş. Mesela ilk hikayede vampir tarafından ısırılan birini anlatırken, ikinci hikayede şeytanla yemek yeme yarışı yapan bir kızdan bahsediyor. Her hikayede genellikle farklı fantastik yaratıklar var ama daha çok periler üzerinde durulmuş. 


   Kitaba mükemmel diyemem ama kesinlikle iyiydi. Holly Black'in üslubunun mükemmel olduğunu bir kez daha anladım. Kitabın konusunu herkes beğenmeyebilir ama benim okuduğum kitapların %99.9'u fantastik olduğundan ve ben fantastikten başka türleri kolay kolay okuyamadığımdan çok ilgi çekici buldum. Hikayeler sizi sarmasa bile yazarın kurduğu cümleler o kadar sağlam ki "Üslup budur!" diyebiliyorsunuz :3 



   Puanım:  

                                                    ^ 4 ^








p. s. = 4 verdim çünkü bu kitaba 5 verirsem diğer 5 puanlara haksızlık olur! Ayrıca kitaplığımda bulunan Holly Black'in diğer kitabı Beyaz Kedi'yi bir an önce okumaya çalışacağım!




















     

14 Eylül 2014 Pazar

Would You Rather Book Tag / Hangisini Seçerdiniz Kitap Mimi




   Merhabalar! Bir mim ile karşınızdayım bugün. Hayır, maalesef mimlenmedim. Ama Obur Kitaplık'ta dolaşırken çoğu bloggerın yaptığı bu tagi  gördüm. Obur Kitaplık herkesi mimlemiş :) Ben de hemen üstüme alındım ve yapmaya karar verdim. 

   O zaman başlayalım!

1 - Çok kitaptan oluşan seriler mi tek kitap mı?

   Tek kitapları da çok severim yerine göre. Mesela Simyacı, Tanrının Unutulan Çocukları ve daha pek çok hayata farklı pencereden bakmamı sağlayan eserler tek kitap. Ama fantastik delisi biri olduğumdan, seri halinde olan fantastik kitapların tadından yenmediğini düşünüyorum :) Distopik kitaplar için de aynı şey geçerli. Serilerde kitaptaki olayın  daha iyi oturduğunu ve ana karakterin değişimini daha net görebiliyoruz bence. Bu sebeple seriler. 


2- Sadece kadın yazarları mı yoksa erkek yazarları mı okumak?

  Ouvv. Nasıl lanet bir soru bu böyle. Şimdi... Rick Riordan adında dahi bir adam var ortada. Percy Jackson'ın yaratıcısı. John Green diye bir sadist de var. Ve daha bir sürü müthiş erkek yazar. Amaaa eğer fantastik okuyucuysanız işler değişiyor. Kadın yazarların fantastik dünyayı daha iyi anlattığını düşünüyorum. J. K. Rowling, Suzanne Collins, Veronica Roth, Cassandra Clare, Jennifer L. Armentrout... Okuduğum türlere bakınca kadın yazarların yeni bir dünya yaratmada daha başarılı olduğu kanısına varabildiğimden kadın yazarlar diyorum.


3- Kitapçıya gidip kitap almak mı, internet üzerinden kitap almak mı?

   Kitapçıya gidip kitap almak çok güzel bir şey ama internetin de bir cazibesi var. Şu ana kadar internetten çok alışveriş yapmadım. Ama hem fiyatlar çok daha uygun, hem de ayağınıza kadar gelen kargo paketini açmak müthiş bir mutluluk. O paketini açacaksın, onları çıkaracaksın, sarılacaksın... Kitapçı da güzel ama ille de kendim gidip kitap almak istersem Tüyap'tan üstünü yok. E yılın her günü de Tüyap'a gidemediğimize göre... İnternet!


4- Film olan kitapları mı dizi olan kitapları mı?

   Sevdiğim kitaplar filme ya da diziye uyarlanınca hep korkuyla yaklaşıyorum. Çünkü yapımcılar her iki şekilde de kitabı mahvetme kapasitesine sahipler. Bu dizide daha çok oluyor. Dizi uzatıldıkça uzatılıyor, olaylar sırf izlensin diye çok farklılaştırılıyor. Filmde de oluyor böyle şeyler. Örneğin Percy Jackson. Cânım seriyi mahvettiler. Ama önümüzde çok başarılı örnekler de var film sektöründe. Bu sebeple film olan kitaplar.


5- Günde 5 sayfa okumak mı yoksa haftada 5 kitap mı?

   En kolay soru bu sanırım. Haftada beş kitabı görsem halay çekerim herhalde. Ama günde beş sayfa mı? Kendime hakaret olur bu. Bu yüzden haftada beş kitap.


6- Profesyonel bir yazar olmak ya da profesyonel bir yorumcu olmak mı?

   Bir şeyler yazmayı çok seviyorum, okulda düzenlenen yazı yarışmalarına da mutlaka katılırım. Ama bilgisayardaki yazı yazma uğraşlarım başarısızlıkla sonuçlandı. Çok çabuk sıkılıyorum yarattığım konudan . Yorum yapmaktan daha çok zevk alıyorum. Bu sebeple de bu blogu açtım zaten :) 


7- En sevdiğiniz 20 kitabı tekrar tekrar okumak mı yoksa her gün daha önce okumadığınız yeni bir kitap okumak mı?

   Okuduğum kitapları kolay kolay yeniden okumam. Okunacak bir sürü kitap ama çok az zaman var! Farklı dünyaların arasında kaybolmak varken neden aynı kitapları teker teker okuyayım ki?



8- Kütüphanede çalışmak mı kitap satıcısı olmak mı ?

   Kütüphanede çalışmak çile gibi bence. Düşünsenize, çocuklarınız bellediğiniz kitapları elalem ödünç alıyor, vaktinde getirmiyor, getirdiğinde kitabın sayfaları kopmuş, dağılmış oluyor. Bu sebeple bir kitapçı dükkanı açıp hayatımı yaşamak diyorum ben. 


9- Favori türünüzden kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz hariç diğer her türden kitaplar okumak mı?

   Favori türüm fantastik. Bu yaz Fantastik Sendromu adını verdiğim bir hastalığa yakalandım. Tüm fantastik kitaplar bana aynı geliyordu, başka türler okumak istiyordum. Ama kaliteli fantastik kitaplar art arda okunursa bir sıkıntı yaratmaz bence. Bu nedenle fantastik. 


10- Sadece fiziksel kitap kopyalarını okumak mı yoksa sadece e-kitap okumak mı?

   Sevgili Asude'nin Facebook sayfasında paylaştığı bazı hikayelerini IPad'ime Adobe Reader'den indirip okumuştum. Ama hiçbir e-book bana bir kitabın verdiği hazzı veremez. Açık ara farkla fiziksel kitap!


   Sorularımız bu kadardı. Ben cevaplarken çok eğlendim, umarım siz de eğlenmişsinizdir. Ben de bu tagi okuyan herkesi mimliyorum! Yaparsanız mutlaka linkini yorum olarak bırakın. Şimdilik hoşçakalın! 












12 Eylül 2014 Cuma

Kitap Yorumu - Kayıp Ruhlar Şehri


                   

                   
   

      Arka Kapak


   New York Times çoksatarı "Ölümcül Oyuncaklar" serisi devam ediyor. 

   Tabii Jace, Clary ve Simon'ın başındaki tehlikeler de...
   Jace'le Clary yeniden karşılaştığında, Clary korkunç gerçekle yüzleşti. İblis Lilith'in büyüsü altındaki Jace, kötülüğün hizmetkarı olmuştu. 
   Gölge Avcıları şimdi ne yapacaktı? 
   Kaybedilen geri istenebilir miydi? 
   Aşk için ödenecek bedel, ne olabilirdi? 
   Günah ve kurtuluş işbirliği yaptığında, kime güvenmek gerekirdi?





   Serinin diğer kitaplarını okumayanlar için spoiler içerir.



   Heeyy!
    
   Uzun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz!

   Bu yaz tatili benim için çok kötüydü. Çok sıkıntılı, stresli geçti. Umarım bir daha böyle bir yaz yaşamam. 

   Bu yüzden blogu daha çok post yazmak maksadıyla yazın açmama rağmen çok da aktif olamadım. 

  Okullar açıldığı için her zaman yorum yazamayabilirim ama gerçekten hayatımın en zor dönemlerinden birini yaşıyorum. Blog benim için bir ilaç gibi geliyor kimi zaman. Şu an gerçekten hiç takipçim yok ve yazdıklarımı kendi kendime okuyup duruyorum. Ama ileride takipçilerim olursa dünyanın en mutlu bloggerı ben olurum!

   Umarım bu satırları ileride başkaları da okur ve benim mutluluğuma, üzüntüme, kahkalarıma ve de göz yaşlarıma ortak olacak insanlar kazandırır bana bu blog. 

   Neyse, bu kadar melankoli yeter!

   Bugün sizlere harika bir kitabın yorumunu yapacağım.

   Kayıp Ruhlar Şehri!

   Ölümcül Oyuncaklar serisi çok sevdiğim bir seridir ama ilk 4 kitabı da tarafımdan sevilmesine rağmen çok da takık olduğum kitaplar değildi. Ama bu kitap! Allah'ım o nasıl bir üslup, nasıl bir hayal gücüdür? Cassandra sen insan mısın? Nasıl buluyorsun böyle şeyleri sen?

  Ben Camlar Şehri'ne güzel diyordum ama Kayıp Ruhlar Şehri, Camlar Şehri'nden 459628965 kat daha güzel!

   Bildiğiniz gibi bir önceki kitabın sonunda Lilith'in çizdiği mühürle Jace ve Sebastian birbirine bağlanmıştı, yani birine bir şey olursa öteki de zarar görecekti.

   Sebastian ve Jace'in bağlı olduğu mührün bir özelliği de bağlananlardan birinin iradesinin yok olması. Yani Jace iradesini kaybedip kendi istediklerini yapamıyor, Sebastian'ın istediklerini o da istiyor, onun yaptıklarını onaylıyor, Sebastian'dan aslında nefret etse de onu sevdiğini düşünüyor.

   Yani Jace Sebastian'ın kölesi haline geliyor!

   Bunun ne kadar feci bir şey olduğunu hayal edebilir misiniz? Yakışıklı, kaslı, komik, süper karakter Jace, Sebastian ne derse onu yapmak zorunda, çünkü kalbinin tam üstündeki lanet olası mühür uzun vadede yok edilemiyor.   

   Gölge Avcıları Meclisi ise Sebastian ile Jace'in kaybolduğunu fark edince onları aramaya başlıyorlar. 

   Ancak bir süre sonra bir sonuca varamadıklarından onları aramaktan vazgeçiyorlar. Bunu duyan Clary ve arkadaşları da Sebastian'ı öldürecek ama Jace'e zarar vermeyecek bir silah bulmaya çalışıyorlar. 

 - SPOILER -


   Kitapta en sinir olduklarım : Sözünü tutmayıp Simon ile Clary'nin konuşmalarını dinlediği için Seelie Kraliçesi, Kraliçenin verdiği yüzüğü aklı beş karış havada dolaşarak kaybetttiği için Clary, ikide bir oradan buradan çıkarak Alec'in kafasını karıştırdığından Camille, Magnus'un hiç yaşlanmamasını takıntı haline getirip abuk sabuk hareketler yapan Alec, kitabın alakasız bir yerinde karşımıza çıkıp ikili oynadığı için Meliorn, Clary'ye kız kardeşi olmasına rağmen ciddi ciddi asıldığı ve Jace'i kölesi yaptığı için Sebastian.


   Kitapta en sevdiklerim: Jace olduğu için Jace, (Cidden, Jace'i sevmem için ille de bir sebep olması gerektiğini mi düşündünüz? It's Jace, bitches.) bu kitapta gerçek bir kahraman gibi davranıp cesur olan ve sonunda sevmeye başladığım Simon, kardeşine anası gibi "Canavaeağğr!" diye bağırmayıp onu olduğu gibi kabul ettiği için Rebecca, olaylar karşısında soğukkanlılığını koruyup bir gölge avcısı gibi davranmaya başlayan, en kritik durumda bile doğru bir karar verebilen Clary.   

   - SPOILER BİTTİ -


   Fazla bir şey söylemiyorum. Baştan aşağı aksiyon, macera ve fantastik öge bulunan bu kitabı kesinlikle okumalısınız. Saydıklarımı sevmiyorsanız bile kitapta Jace var, daha ne istiyorsunuz?


   Puanım kesinlikle : 




                                                ^ 5 ^ 































    

28 Ağustos 2014 Perşembe

Seçilmiş - Kitap Yorumu


   
                                                  P.C. Cast - Kristin Cast 

                                       


                           

   
   Arka Kapak 


   İLK ÖNCE İŞARET'LENDİ,
   ARDINDAN İHANET'E UĞRADI.
   ŞİMDİ İSE ZOEY BİR SEÇİLMİŞ...

   Dünyada satış rekorları kıran, okuyan herkesi bağımlısı yapan gençlerin yeni gözdesi Gece Evi Serisinin 3'ncü kitabı SEÇİLMİŞ'te heyecan hız kesmeden katlanarak devam ediyor.

   DİŞLERİNİZİ BU MUHTEŞEM MACERAYA GEÇİREBİLİRSİNİZ

   Büyük bir felaket Zoey Kızılkuşu bekliyor. En iyi arkadaşı artık ölümsüz. Dostları birer düşmana dönüşmekteler. Düşmanları ise birer dosta. Ve o kana susamış üç erkekle aynı anda çıkmaktadır. Genç bir vampir olmak hiç bu kadar cehenneme dönüşmemişti.



   Heeyy! Nasılsınız millet? Beni sorarsanız iyiyim, biriktirdiğim yorumları yazmaya çalışıyorum :)
   
   Gece Evi serisinin 3. kitabı olan Seçilmiş'ten "Kitap Kurdu Problemleri" postumda bahsetmiştim. Kitabı okuyalı oluyor baya bir süre ama yeni yorumlayabiliyorum. 
   
   Okuyalı uzun süre olduğundan her şey aklımda taze değil. Ama genel olarak değinmeye çalışacağım :)
   
   Öncelikle kapak! Allah'ım o nasıl güzel bir kapaktır! Vampir kitaplarında kapaklarda boyun detayının olmasına bayılıyorum. Ve bu kapak, o kolye, o kadar ha-va-lı duruyor ki anlatamam :) Serinin en güzel kapaklarından birisi. 
   
   Kitap ise - her zamanki gibi - çok akıcıydı. Gece Evi serisinin bir yerden sonra saçmalamaya başladığını söylüyorlar ama ben okumaya çalışacağım. Eğer yazarlar konuyu sakız kıvamına getirirlerse devam eder miyim bilemem ama şu an güzel gidiyor. 
   
   Bu kitap Zoey'e en sinir olduğum kitaptı. Allah'ım ben bir karaktere hiç bu kadar sinir olmadım! Ya o nasıl bir açgözlülüktür? Tamam iki erkek arasında kalırsın, anlarım ama üç erkeğe birden ümit vermek nedir? Ve hiçbirini kendinden uzaklaştırmaya çalışmıyor. 
   
   -spoiler-

   Ben en baştan beri Team Erik'im. Heath'i hiç sevmiyorum, bana güven veren bir karakter değil. Zoey ilk iki kitapta Heath'ten ayrılacağına ona daha da yaklaştı. Heath' e katlanalım derken bu sefer de Loren çıktı başımıza. Tamam anlıyoruz, adam vampir şair Laurate, aşırı romantik, aşırı seksi ama bir yere kadar canım! Hem Loren'la oynaşıyor hem Erik'le öpüşüyor. Daha sonra Heath'in yanına gidip kanını içiyor. Kısacası Zoey bu kitapta bitch'lik katsayısını yükseltti, rekora koştu. 
   Hele Loren'la yaptıkları! Zaten bakireliğini vermek için yanıp tutuşuyordu, oh oldu! Hak etti yaşadıklarını. Hem gidip Loren'la yatıyor, sonra da zırıl zırıl ağlıyor. Eee Zoey'ciğim, her şeyin bir bedeli var! 

   
   -spoiler bitti-

   Bu kitap büyük sürprizlerle doluydu. Serinin kilit kitabıydı diyebiliriz. Stevie Rae cephesinde yeni şeyler yaşanıyor. Zoey ile Afrodit yavaş yavaş arkadaş olmaya başlıyor. Öyle ki, ben ilk kitapta gıcık olduğum Afrodit'i sevmeye başlıyorum sanırım. Hele kitabın sonunda onun için gerçekten üzüldüm :(  *bircelestevakası*  :3

   Neferet ise giderek daha da gıcıklaşmaya baaşlıyor. Bu kadından ileriki kitaplarda çoook çekeceğiz. Dua edelim de Zoeykuş aklını kullansın. 


   Puanım:   



                                           ^ 4 ^




   







25 Ağustos 2014 Pazartesi

Kitap Kurdu Problemleri #1 Eksik Sayfalar!



   Merhaba arkadaşlar!
   
  Bugün sizlere birçok blogda gördüğüm Kitap Kurdu Problemleri'nden birini yazıyorum. Bu benim seriye ilişkin ilk postum olacak. Konumuz ise yanlış basılan sayfalar. 

   Bildiğiniz gibi bir haftalık bir tatil yapmıştım. Bu tatilde başıma hiç istemediğim bir olay geldi. 
   
   Gece Evi serisi sevdiğim bir seridir. İlk iki kitabını okuyup çok beğenmiştim ama blogda yorumlayamadım ne yazık ki. Üçüncü kitabı Seçilmiş'i okuyordum ki çok kötü bir şey oldu. 
   
   Plajda denize karşı kitabımı açmış okuyordum. En heyecanlı yerlerden birindeydim. Bir de ne göreyim? Cümle ortasında kesilmiş, bir sonraki sayfada alakasız bir şeyler yazıyor. Sayfa numarasına baktığımda yanlış basılmış olduğunu gördüm. Sayfa 210'daydım ama bir sonraki sayfaki 210 olacağına 192'ydi. Yani sayfalar tekrar etmişti.
   
   Sayfalar 192'den sonra devam ediyordu. Yeniden çevirip 210'a geldim ama bu sefer de 211'e geçeceğine 228'e geçiyordu. Yani aradaki 18 sayfa kayıptı.
   
   O an yaşadığım gıcıklığı tarif edemem. Kitabı arkadaşımdan ödünç almıştım, dolayısıyla iade edebileceğim bir yer yoktu. Ayrıca kitap orijinaldi. Ben de sahilde öylece kitapsız kalakaldım. Annem aradaki sayfaları atlayıp devam etmemi söyledi ama yok, ben çok hassasım o konuda. Küçüklüğümden beri bir kitap alacaksam serinin ilk kitabı olmasına dikkat ederim. Eğer serinin ortasından başlamışsam hayatta okuyamam. 
   
   Ben de ne yapayım, gittim kaldığımız odaya, başka bir kitap aldım. Cânım Seçilmiş'i de orada bıraktım :(
   
   Yayınevlerinin bu özelliğine sinir oluyorum! Daha önce bir kere daha başıma gelmişti. Tüyap'ta Carpe Diem standından aldığım kitabın bitmesine 10 sayfa kaldığında eksik yazıldığını görmüştüm. Üstelik okuduğum bir dedektiflik kitabıydı ve suçlu açıklanacaktı. Düşünün halimi!
   
   Eğer bir kitap basılacaksa sayfalarının eksik olup olmadığı kontrol edilmeli, dizgisine bakılmalı. Yazım hatası olmamalı. Kapağı göze hitap etmeli, güzel değilse bile kaliteli olmalı. Yayınevleri üç beş kuruş az kazanacağım diye bazı şeylerden kısmaya çalışıyorlar ama biraz daha dikkat etseler müşteri kazanacaklarının farkında değiller. 
   
   Hele bunu Pegasus gibi bir yayınevine hiç yakıştıramadım. En kaliteli yayınevlerindendir kendileri, okuyucuya önem verirler ama bu olmadı. 
   
   İyi ki kitabı kendim almadım da ödünç alıp okudum. Yoksa verdiğim paraya yazık olacaktı. 
   
   Tatil bitip de eve gidince kitabı internetten indirdim ve eksik sayfalarını okudum. Bu tür şeylere karşıyım ama bu eksik sayfalar tamamen yayınevinin suçu, ayrıca kitap zaten orijinal olarak satın alınmış. Eksik 18 sayfayı okuduktan sonra okumaya zaten kitaptan devam ettim. 
   
   Sözün özü: Yayınevleri işlerine biraz daha özen gösterse, fiyatları düşürse, fuarda bol indirim yapsa korsan kitap sektörü kesinlikle çöker. 
   
   Siz de böyle durumlar yaşadınız mı? Yaşadıysanız hangi yayınevi ve hangi kitapta başınıza geldi? Benimle paylaşırsanız çok sevinirim :3
   
   Bir sonraki yorumda görüşmek üzere hoşçakalın! :)