Cassandra Clare
Arka Kapak
Vampirler, kurtadamlar, periler ve gerçek ask.
Solugunuzu kesecek bir gerilim ve heyecan.
“Ölümcül Oyuncaklar”da aksiyon tam gaz!
Clary, annesinin ölümüne sebep olan iksirin peşindeydi ve ona ulaşmak için de bir an önce Camlar Şehri’ne gitmesi gerekiyordu. Kendisini sağlam bir ölüm kalım savaşının içinde bulmasıysa an meselesiydi. Kurtadamlar, vampirler ve periler, ortalığı birbirine katmak için Camlar Şehri’nde biraraya gelmişti. Clary’nin tek bir kozu vardı. Sahip olduğu güçler! Fakat bu aynı zamanda büyük bir risk ve sorumluluk demekti. Çünkü ya herkesi kurtaracak ya da her şeyi yok edecekti.
Clary’nin yolculuğunda ona ihanet ve onur eşlik etti.
Kah kazandı, kah kaybetti.
Olsun!
Camlar Şehri için değerdi!
YORUM
Evet, yeni bir kitap yorumunda daha birlikteyiz. Camlar Şehri!
Cassandra Clare'in çok beğenilen kitabını okumaya başladığımda çok büyük umutlarla doluydum. Çünkü arkadaşlarım benden önce okudular ve çok beğendiler, serinin en güzel kitabı olduğunu söylediler.
Ama ben başlarını o kadar da beğenmedim. Çünkü ilk kısımlarında söylendiği kadar da heyecan yoktu bence. Kendimi kitaba kaptıramadım gitti. Ayrıca başlarda kitabın gidişatıyla ilgili çok kopya verildiğini düşünüyorum. Bakınız mesela -spoiler !- ^ben Lyn Gölü'nün aslında ayna olduğunu ve Sebastian'ın Valentine'ın oğlu olduğunu tahmin ettim.^ (Tahmin ettiğime nefret ettim yani, o derece) Bence bir yazar okuru sık sık şoke edebilmeli. Şoke edemeyecekse de kitaptaki bilgileri okurun gözüne soka soka vermemeli. Hadi ille de vereceğim diyorsa, olay olduğunda okuyucuyu sarsmalı. Cassandra Clare'in bu kitabında maalesef okuyucuyu sarsma yetisi yoktu. Bu sebeple biraz hayal kırıklığına uğradım diyebilirim.
Onun dışında, kitabın ortalarında Jace'ten nefret edip Sebastian'a yandan yandan kaydım. Sonradan bu çocukta bir şey var deyip uzaklaştım tabii :)
Ama ben Jace' nasıl kızabilirim? Allah aşkına çocukta müthiş bir çekim var ya. Ama bizim akıl küpü Clary'miz kitabın çoğunda hâlâ Simon'dan hoşlandığını falan düşünüyor, hâlâ kararsız. Ben Jace'ten nefret etmeden önce Clary'den nefret ediyordum zaten, ama sonra Golden Boy Jace (evet, Jace'e Altın Çocuk diyorum hihihihi ) Clary'nin kalbini çok kırdı. Kız zaten kararsız, onu iyice Simon salağına kaydırdı. (Bu arada Team Simonlar kusura bakmasın. Benim seriyi okuma sebebim Jace zaten, Simon'dan nefret etmeyeyim de kimden nefret edeyim? :) )
Tabi daha sonra benim biricik Golden Boy'um Clary'nin gönlünü aldı. Ben zaten başından o sözleri isteyerek söylemediğini tahmin etmiştim, hıh.
Kitabın en sevmediğim kısmı Simon'ı kurtarmaya çalıştıkları kısımlardı. Gebersin pislik, niye kurtarıyorsunuz ki?
Max'in ölümünde de o kadar da üzülmedim ben. Sadist miyim neyim? Ama Cassandra Clare'in yanında ben ançak hippi olurum, cidden. Kadın beni ilk kitabın sonunda öyle bir depresyona soktu ki, sormayın. Ama o depresyon stayladan çıkışım da kadının sayesinde oldu.
Daha sonra Jace ile Clary kardeş olmadıklarını öğrendiler. Ve sevgili oldular! Vuu-huu! Bunu öğrendiğim an Pharrel Williams'ın Happy şarkısını söyleyip dans ettim :)
Spoiler bitti.
Biliyorum, yorumlarda çok spoiler veriyorum. Ama en azından uyarıyorum. Yeni açtığım blogumu okuyan varsa benim yüzümden kitabın ekşını kaçmasın :)
Özetle, Camlar Şehri serinin en sevdiğim kitabıydı. Ama serinin tamamını okumadım. Dolayısıyla Camlar Şehri'nin serinin zirve kitabı olamayacağını düşünüyorum. Cassandra isterse çok daha iyisini yazabilir bence. Dolayısıyla puanım:
^ 4 ^
0 yorum:
Yorum Gönder